CEPHEDER'DEN 31 ÇATI VE CEPHE • MAYIS-HAZİRAN / 2025 CEPHEDER’IN ROLÜ VE STRATEJIK YOL HARITAMIZ EMRE ÜNALDI CEPHEDER YÖNETİM KURULU BAŞKANI Yapı sektörü, bir ülkenin yalnızca fiziksel çehresini değil; aynı zamanda ekonomik dinamizmini, istihdam kapasitesini ve toplumsal güven duygusunu doğrudan etkileyen stratejik bir alandır. Türkiye’de bu sektör, doğrudan Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın %6’sını, dolaylı olarak ise %30’unu etkilemektedir. Bu büyüklükte bir sektörün küresel krizlerden, jeopolitik çatışmalardan ve finansal dalgalanmalardan bağımsız kalması mümkün değildir. Son yıllarda ardı ardına gelen küresel türbülanslar, COVID-19 pandemisi, Rusya-Ukrayna savaşı, Orta Doğu’daki istikrarsızlık ve Kızıldeniz ticaret rotasındaki güvenlik tehditleri , yapı sektörünü hem arz hem de talep yönlü baskı altına almıştır. Bu yazıda, Türkiye yapı sektörünü bu sarsıntılar ışığında; üretim, istihdam ve maliyetler bağlamında ele alacak ve çözüm yollarını sektörel bir bakışla değerlendireceğim. 1. ÜRETIM: HAMMADDE KISKACI VE PLANLAMA SORUNU Türkiye yapı sektörünün üretim gücü, büyük oranda dışa bağımlı hammaddelere dayanır. Çelik, alüminyum, mineral yalıtım ürünleri, cam ve enerji girdileri gibi temel kaynaklar; küresel fiyat dalgalanmalarından ve tedarik zinciri kesintilerinden doğrudan etkilenmektedir. Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte sıcak haddelenmiş sac, galvanizli çelik ve doğal gaz tedarikinde yaşanan aksaklıklar, Türk üreticinin maliyet hesaplarını altüst etmiş, termin sürelerini belirsizleştirmiştir. Tedarik zincirinde bir başka önemli kırılma ise Çin’in liman çıkışlarındaki yavaşlamalar ve Avrupa’nın yeşil regulasyonlarıyla gelen kotalardır. Bu koşullarda üretim planlaması yapmak, artık teknik değil jeopolitik bir mesele haline gelmiştir. 2. İSTIHDAM: NITELIKLI GÜCÜN ERIYEN TEMELI Yapı sektörü, Türkiye’de doğrudan ve dolaylı olarak milyonlarca kişiye istihdam sağlayan, emek yoğun bir sektördür. Ancak ekonomik durgunluk ve yüksek enflasyon ortamında, hem istihdam hacmi küçülmekte hem de nitelik erozyonu yaşanmaktadır. Üreticiler, artan SGK ve personel giderleri nedeniyle nitelikli kadroları azaltmak zorunda kalmakta; birçok küçük ölçekli üretici günübirlik işçilik modeline yönelmektedir. Ayrıca, genç mühendis ve teknikerlerin sektöre olan ilgisinin azalması, beyin göçünü daha görünür hale getirmiştir. Sonuç olarak, bilgi birikimi kaybolmakta, kalite standardı tehdit altına girmekte ve Türkiye’nin uluslararası rekabet gücü zayıflamaktadır. 3. MALIYETLER: ÖNGÖRÜLEMEYEN EKONOMI, SIKIŞAN KÂR MARJLARI Yapı sektöründe 2021 öncesi %10-12 düzeyinde olan brüt kâr marjı, bugün birçok firmada %3-5 bandına gerilemiştir. Bunun başlıca sebepleri: • Döviz kuru dalgalanması nedeniyle sürekli değişen hammadde fiyatları, • Navlun bedellerindeki öngörülemez artışlar, • Kredi faizlerinin yükselmesi ve finansmana erişimde yaşanan zorluklar, • Sabit fiyatlı sözleşmelerin maliyet baskısıyla erimesi. Galvanizli sacda 2020’de ton başına ortalama 700 dolar olan fiyat, 2024’te 1200 doları aşmıştır. Aynı dönemde lojistik ve enerji maliyetlerinde %100’ün üzerinde artış yaşanmıştır. Bu durumda üretici, hem iç pazarda rekabet edemez hale gelmekte hem de ihracat pazarında fiyat tutturamamaktadır. 4. KÜRESEL DEĞIŞIM VE TÜRK YAPI MARKASININ GELECEĞI Savaşlar yalnızca askeri değil, ekonomik ve ticari dengeleri de değiştirir. Türkiye, özellikle yapı malzemeleri ihracatında Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi pazarlarda ciddi bir paya sahiptir. Ancak bu pazarlar artık yalnızca uygun fiyat değil, yeşil
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=