49 ÇATI VE CEPHE • EYLÜL - EKİM / 2025 MAKALE YEŞİL BİNALAR, ENERJİ VE SU VERİMLİLİĞİ, MALZEME SEÇİMİ VE ATIK YÖNETİMİ GİBİ UNSURLAR DİKKATE ALINARAK, BİNA ÖMRÜ BOYUNCA KARBON EMİSYONLARINI AZALTMAYI HEDEFLER Verileri incelediğimizde, yeşil binaların enerji kullanımında %25-30, karbon emisyonlarında %35-40 ve su kullanımında %30-50 oranında tasarruf sağladığı öngörülüyor. Türkiye’de ise, özellikle büyük şehirlerdeki yeni yapı projelerinde bu oranların giderek arttığını gözlemliyoruz. Bu noktada son yıllarda ülkemizde yürürlüğe giren mevzuatların yeşil binalara yönelik uygulamaları zorunlu hale getirmesinin önemli katkısı olduğunu unutmamak gerekir. Yeşil bina sertifikasyonu, müşteriler, proje sahipleri, tasarımcılar ve kullanıcılar için sürdürülebilir inşaat uygulamalarını geliştirmenin ve tanıtmanın teşvik edici bir yolu olabilir. Bir binanın sürdürülebilir ve iyi inşa edilmiş olması için onaylanması elbette şart değildir ancak önemli bir teşvik nedenidir. Değerlendirme sistemleri, yeşil standartların takip edilmesi gereken noktaları ve inşaat şartnamelerine ne tür yeşil ürünlerin dahil edileceğini belirterek şeffaflık sağlar. LEED (Leadership in Energy and Environmental Design) ve BREEAM (Building Research Establishment Environmental Assessment Method), yeşil binalar için uluslararası kabul görmüş en yaygın değerlendirme sistemleridir. Dünya Bankası’nın bir kuruluşu olan IFC (International Finance Corporation) tarafından geliştirilen EDGE (Excellence in Design for Greater Efficiencies) sistemi de bir yazılım uygulaması, uluslararası bir stan dart ve yeşil bina sertifikasyon sistemidir. Ayrıca, ülkemizde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın geliştirdiği YES-TR sistemi yeni yeni aktif hale gelmektedir. Türkiye’de 2024 Haziran sonu itibarıyla 650 adet sertifikalandırılmış ve 1.200’e yakın süreci devam eden bina bulunmaktadır. Ülkemizin gayrimenkul sektörünün büyüklüğünü göz önünde bulundurduğumuzda, bu rakamların oldukça düşük kalmaktadır. SÜRDÜRÜLEBİLİR BİNA ÖRNEKLERİ • SEV Çekmeköy Kampüsü, LEED v4 BDC: Schools • FM Ziraat Kuleleri, LEED v3 New Construction • Lütfü Kırdar Şehir Hastanesi ( LEED v3 New Construction & EDG) • Atatürk Fen Lisesi ( LEED v3 Schools) • Business İstanbul A-B-C Bloklar ( LEED) • Adana Şehir Hastanesi (LEED Gold) • Gel-al Çorap Fabrikası projesi (LEED v4.1Platinum) • Metro Meydan SON SÖZ Sürdürülebilirlik konusunda tarihsel süreç içerisinde yapılmış olan çalışmalar, çevresel politikalarla ekonomi politikalarının uyum içerisinde olması gerekliliğinin aslında, kent yaşamında karşılaşılan olumsuzlukların ve kentleşme sorunlarının bir sonucu olduğunu göstermiştir. Dünya nüfusu beklentileri konusunda hazırlanan raporlar incelendiğinde ise gelecekte nüfus artışı ile birlikte kentsel nüfus oranının da büyük ölçüde yükseleceği öngörüsüne ulaşılmaktadır. Dünya Bankası verilerine göre; Türkiye'de 2022 yılında kentsel alanlarda yaşayan nüfus oranı 77%'dir. Günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık yarısı kentsel alanlarda yaşamakta ve bu oranın 2050'ye kadar üçte ikiye çıkması öngörülmektedir. Avrupa'daki nüfusun yaklaşık 75%'i şehirlerde yaşamaktadır. TÜİK'in son açıkladığı verilere göre, günümüzde Türkiye nüfusunun 93,4'ü kentlerde yaşıyor (2012 yılında büyükşehirlere bağlı köylere mahalle statüsü verilmiştir). Buradan hareketle; kentlerin sürdürülebilirliğinin sağlanması, bugün olduğu gibi gelecek kuşaklar için de hayati bir öneme sahip olacaktır. Dünya nüfusunun 2050 yılında 9 milyarı aşacağı öngörülmektedir. Nüfusun en temel ihtiyacı olan beslenme topraktan karşılanacağı için toprağın değeri her geçen gün artmaktadır. Tarıma elverişli alanların sanayi, yerleşim, turizm veya sanayi hammaddesi olarak kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Toprakları kabiliyetine ve potansiyellerine göre sınıflandırmak ve potansiyelleri ile kabiliyetleri ölçüsünde kullanmak doğru bir yaklaşımdır. Kentlerde nüfusun artmasıyla birlikte konut ihtiyacı ortaya çıkmakta, yakın çevredeki araziler değer kazanmaktadır. Kent yakınındaki toprakların alt yapı tesislerine (elektrik, su, doğalgaz, kanalizasyon şebekesi vb.) yakın olması da inşaat firmaları için buraları cazip kılmaktadır. Tarım alanı olarak kullanılan düz yerler inşaatı ve ulaşımı kolaylaştırdığı için daha çok tercih edilmektedir. Ancak kentsel nüfusunun artmasıyla kentsel gelişimin ve yayılmanın hızı da artmaktadır. Arazide inşa edilmiş olan yapı ekolojik sistemlerinin yanında toplumların sağlığını, Türkiye'de Sürdürülebilir Kentsel Tasarım Modeli ve Değerlendirme Sistemi Geliştirmek huzurunu ve güvenliğini de etkilemektedir. Genellikle yapılar ve altyapı ekolojik sisteme olumsuz etkileri dikkate alınmadan yapılmaktadır. Kentin kendi iç dinamikleri olan bir organizma olduğu ve bu dinamiklerin kentlilerin ortaya koyduğu binlerce kararın kesişmesiyle ortaya çıktığı göz ardı edilmemelidir. Bu bağlamda kentlilerin kenti
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=