Emre Ünaldı
CEPHEDER – Çatı Cephe Sanayici ve İş İnsanları Derneği Başkanı

Yapı sektörü, tarih boyunca ekonomik, sosyal ve teknolojik dönüşümlerin en hızlı yansıdığı alanlardan biri olmuştur. Bugün ise bu sektör, geçmişte benzeri çok az görülen çok katmanlı bir dönüşüm sürecinden geçmektedir. 2026’ya yaklaşırken yalnızca ekonomik göstergeler değil; yapı üretim anlayışı, malzeme tercihleri, mühendislik kriterleri ve sektörel sorumluluklar da köklü biçimde yeniden tanımlanmaktadır.
Çatı ve cephe sektörü, bu dönüşümün merkezinde yer almaktadır. Çünkü artık bir yapının değeri yalnızca mimari estetikle ya da yatırım büyüklüğüyle değil; enerji verimliliği, yangın güvenliği, dayanıklılık ve sürdürülebilirlik kriterleriyle ölçülmektedir. Bu gerçeklik, sektörde yeni bir dönemin başladığını açıkça göstermektedir.
2026 yılı, çatı ve cephe sektörü açısından yalnızca bir takvim değişimi değil; bir zihniyet değişiminin eşiğidir.

Ekonomik zemin: yeni normal ve sektörel ayıklama
Son yıllarda hem küresel hem de ulusal ölçekte yaşanan gelişmeler, yapı sektörünün alışılmış reflekslerle yol almasını imkânsız hale getirmiştir. Küresel enflasyon baskısı, enerji maliyetleri, jeopolitik riskler ve Türkiye’de uygulanan sıkı para politikaları; yapı sektörünü daha seçici, daha temkinli ve daha disiplinli olmaya zorlamaktadır.
2026’ya girerken sektör şu gerçeklerle karşı karşıyadır:
• Finansman maliyetleri kalıcı şekilde yükselmiştir,
• Krediye erişim zorlaşmış, nakit yönetimi hayati önem kazanmıştır,
• Stoklu ve plansız üretim ciddi riskler barındırmaktadır,
• Fiyat rekabeti tek başına sürdürülebilir değildir.
Bu tablo, sektör içinde doğal bir ayıklama sürecini de beraberinde getirmektedir. Teknik alt-yapısı zayıf, yalnızca fiyat odaklı çalışan, risk yönetimi olmayan firmaların bu yeni dönemde ayakta kalması giderek zorlaşmaktadır. Buna karşılık; mühendislik temelli düşünen, kaliteyi ve uzun vadeli değeri önceleyen firmalar için 2026 ve sonrası daha sağlıklı bir büyüme zemini sunmaktadır.

Çatı ve cephe sistemleri: artık yapının stratejik unsuru
Geçmişte çatı ve cephe sistemleri, projelerde çoğu zaman ikincil önemde değerlendirilmiştir. Oysa bugün gelinen noktada bu yaklaşımın ne kadar eksik olduğu net biçimde görülmektedir. Çatı ve cephe sistemleri artık yapının yalnızca dış kabuğu değil; enerji performansını, yangın güvenliğini ve kullanım ömrünü belirleyen ana unsurlardır.
2026 perspektifinde çatı ve cephe sistemleri:
• Yapının enerji tüketimini doğrudan etkiler,
• Yangın riskine karşı ilk savunma hattını oluşturur,
• Yapının bakım maliyetlerini ve ekonomik ömrünü belirler,
• Sigorta, değerleme ve finansman süreçlerinde kritik rol oynar.
Bu nedenle malzeme seçimi, kalınlık değerleri, reaksiyon sınıfları ve uygulama detayları; estetik tercihlerden önce mühendislik ve güvenlik kriterleri çerçevesinde ele alınmalıdır.

Yangın güvenliği: sektörel bir tercih değil, kamusal sorumluluk
Son yıllarda yaşanan yangınlar, yapı sektöründe birçok yanlış algıyı acı şekilde ortaya çı-karmıştır. Yanlış malzeme kullanımı, eksik veya hatalı sertifikalar ve teknik kavramların yanlış yorumlanması; telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açabilmektedir.
Yangın güvenliği konusu ne yazık ki zaman zaman:
• Pazarlama diliyle,
• Eksik test sonuçlarıyla,
• Yanlış karşılaştırmalarla gölgelendirilmektedir.
Oysa yangın güvenliği; pazarlama iddiası değil, bilimsel veriler ve standartlarla ele alınması gereken bir konudur. Reaksiyon sınıfları, test kapsamları ve kullanım senaryoları; açık, şeffaf ve doğru biçimde değerlendirilmelidir.
CEPHEDER olarak bu noktada duruşumuz nettir:
Yangın güvenliği bir rekabet aracı değil, toplumsal bir sorumluluktur.
Bu konuda yapılacak her yanlış yönlendirme, yalnızca sektöre değil, insan hayatına zarar verir.

Sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği: kaçınılmaz dönüşüm
2026 itibarıyla sürdürülebilirlik, yapı sektöründe artık bir tercih değil, zorunlu bir kriter haline gelmiştir. Avrupa Yeşil Mutabakatı, sınırda karbon düzenlemeleri ve ESG kriterleri; özellikle ihracat yapan firmalar için belirleyici unsurlar olacaktır.
Çatı ve cephe sistemleri bu dönüşümün merkezinde yer almaktadır. Doğru tasarlanmış bir cephe sistemi:
• Enerji tüketimini azaltır,
• Karbon salımını düşürür,
• Mekanik sistemlerin yükünü hafifletir,
• Yapının yaşam döngüsünü uzatır.
Ancak sürdürülebilirlik yalnızca “yeşil etiket” ya da sloganla sağlanamaz. Gerçek sürdürülebi-lirlik; doğru mühendislik, doğru malzeme ve uzun vadeli bakış açısıyla mümkündür.

Mevzuat, denetim ve sektörel sorumluluk
2026’ya girerken sektörün en önemli ihtiyaçlarından biri de net, uygulanabilir ve sahayla uyumlu mevzuattır. Teknik olarak doğru olanın sahada da doğru uygulanabilmesi; ancak et-kin denetim mekanizmalarıyla mümkündür.
CEPHEDER olarak savunduğumuz yaklaşım açıktır:
• Mevzuat, teknik gerçeklerle uyumlu olmalıdır,
• Denetim, kağıt üzerinde değil sahada yapılmalıdır,
• Malzeme, proje ve uygulama bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
Sektörün kendi kendini regüle etme kapasitesi artmadığı sürece; güvenlik ve kalite hedefleri-ne ulaşmak mümkün değildir.

Cepheder’in 2026 ve sonrasına yönelik vizyonu
CEPHEDER, yalnızca bugünün sorunlarına odaklanan bir yapı değildir. Derneğimizin temel hedefi; sektörün geleceğini şekillendiren bir akıl merkezi olmaktır.
Bu doğrultuda önümüzdeki dönemde odağımız:
• Teknik doğruların,
• Bilgi kirliliğiyle mücadele,
• Sektörel itibarın korunması,
• Kamu ile yapıcı ve sürekli diyalog üzerine kuruludur.
Bizim hedefimiz; bugünün değil, gelecek kuşakların güvenle kullanacağı yapıların inşa edilmesine katkı sağlamaktır.

Sonuç: 2026 bir yön seçimidir
2026 yılı, çatı ve cephe sektörü için bir ayıklama, olgunlaşma ve yeniden yapılanma yılı olacaktır. Kısa vadeli kazançlar uğruna güvenlikten ve kaliteden ödün verenler bu dönemde zorlanacaktır. Ancak mühendisliği, etik duruşu ve uzun vadeli vizyonu önceleyenler; sektörün geleceğini belirleyen aktörler haline gelecektir.
CEPHEDER olarak biz bu geleceğin tarafındayız.
Güvenli, sürdürülebilir ve nitelikli yapılar için çalışmaya devam edeceğiz.