
Levent Çeki
Çatıder Yönetim Kurulu Başkanı
Sonbaharın gelmesiyle birlikte ülkemiz genelinde hava sıcaklıkları azalmaya başladı. Maalesef yağışların yurt genelinde yetersiz olduğu ve kuraklığın yoğun şekilde hissedildiği bir yıl geçiriyoruz. İklim değişikliğiyle birlikte kuraklığın ülkemizde etkisini giderek artıran ciddi bir çevresel sorun haline geldiği anlaşılmaktadır. Yarı kurak iklime sahip olan ülkemizde, yağış rejimindeki değişiklikler, su kaynaklarının azalması ve kurak dönemlerin sıklaşması gibi etkiler yaşamı doğrudan etkilemektedir. Tarım, enerji, sanayi ve yapı sektörü gibi birçok sektör üzerinde baskı oluşturmaktadır.
Kentleşmenin hızla ilerlemesi, şehirlerin beton yığını haline gelmesiyle birlikte yağışların ekolojik döngü içerisinde hareket etmesi giderek zorlaşmakta ve su kaynakları zamanla yok olmaktadır. Yerel yönetimlerin, şehir planlamacılarının bu tehlikeyi göz önünde bulundurarak planlamalarını yapmaları tam manasıyla zorunluluk haline gelmiştir. Kuraklığın çatı sektörü üzerinde de yansımaları söz konusu olmaktadır.
Şunu iyi biliyoruz ki çatı sektörü, ülkemizin önemli bir sorunu haline gelen kuraklıkla mücadele konusunda kritik bir rol oynayabilir. Su kaynaklarının azaldığı, iklim değişikliğinin etkilerinin giderek daha fazla hissedildiği bir dönemde çatılar sadece bina örtüsü değil; su yönetimi, enerji verimliliği ve çevresel sürdürülebilirlik açısından da stratejik bir alandır.
Çatı alanlarında su yönetimine ilişkin gerçekleştirilen yağmur suyu hasadı uygulamaları oldukça dikkat çekicidir. Çatılar, yağmur suyunun toplanması için doğal bir platform sağlamaktadır. Uygun sistemlerle çatılardan akan su, depolama tanklarında biriktirilerek bahçe sulama, temizlik ve hatta filtrelenerek içme suyu olarak kullanılabilmektedir. Bu uygulama sayesinde depolanan yağmur suları, yeraltı ve şehir şebekesi sularına olan bağımlılığı azaltmaktadır. Ayrıca, tarımda veya kent içi peyzaj sulamasında kullanılabilecek alternatif bir kaynak yaratmaktadır. Hatta çatıdan toplanan yağmur suyunun gri su sistemlerine entegre edilmesiyle; lavabo, duş gibi yerlerden gelen atık su yeniden değerlendirilip sulamada kullanılabilmektedir.
Diğer yandan kentleşmenin etkisiyle şehirlerde bitki örtüsünün azalmasının olumsuz etkisi, yeşil çatı uygulamalarıyla bir derece azaltılabilmektedir. Bitkisel örtüyle kaplanmış çatı sistemleri, yağmur suyunu tutar, buharlaştırır ve şehir ısı adası etkisini azaltır. Su buharlaşmasıyla yerel mikro iklimi iyileştirir. Yeşil çatılar, su tutma kapasitesi sayesinde yağış anında doğal toprak zemine benzer bir şekilde davranır. Nem kaybını azaltır ve çevresine doğal serinlik sağlar. Tarımsal uygulamalar için kent içi mikro bahçeciliğe olanak sunar.
Bir diğer önemli uygulama şekli ise yansıtıcı çatılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Açık renkli veya yansıtıcı kaplamalarla kaplanmış yansıtıcı ve soğuk çatılar, güneş ışığını geri yansıtarak binanın ısınmasını azaltır. Klima kullanımını azaltarak enerji ve dolayısıyla su tüketimini düşürür. Şehir genelinde sıcaklıkların düşmesine katkı sağlar; bu da buharlaşma hızını azaltır.
Elbette ki bütün bu uygulamaların tamamlayıcısı ise sürdürülebilir malzeme seçimidir. Doğru çatı kaplama malzemeleri uzun ömürlü ve çevre dostu olursa, üretim süreçlerinde su ve enerji tüketimi de azaltılabilir. Buradan da anlaşılacağı üzere çatılar, kuraklık ve iklim değişikliğine karşı alınacak tedbirler konusunda büyük bir potansiyel barındırmakta ve fırsatlar sunmaktadır.
Çatıların var olan bu potansiyelini ve sunabileceği fırsatları kamuoyunun iyi anlamasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun doğru bir biçimde anlatılması görevi en çok da bizlere, yani sektör temsilcilerine düşmektedir.
Bir sonraki sayımızda görüşmek dileğiyle, hoşça kalın.