16 AÄŸustos 2024 | HABERLER | 1.075 kez okundu |
Çeyrek asır önce hepimizi derinden sarsan 17 AÄŸustos Marmara Depremi’ni yaÅŸadık. Büyük yıkımın ardından deprem kuÅŸağında yer alan ülkemizde güçlü binalara sahip olmak için gerekli tedbirler yeterince alınamadı. Bunun sonucunda geçen çeyrek asırda; Bingöl, Van, Sivrice, Seferihisar ve son olarak 6 Åžubat KahramanmaraÅŸ merkezli depremlerde çok sayıda insanımızı kaybettik. Depremi toplumsal travma olmaktan çıkarmak için güvenli binalara ihtiyacımız olduÄŸuna dikkat çeken Ä°ZODER BaÅŸkanı Emrullah Eruslu, “Depremlerden sonra gerçekleÅŸtirilen hasar tespit çalışmalarında binaların çoÄŸunda korozyon problemi gözleniyor. Betonarme yapılarda demirin paslanması en istenmeyen durumdur. Buna neden olan korozyonun yıkıcı etkisinin önüne geçmek için su yalıtımı hayati öneme sahip. DoÄŸru malzeme ve iÅŸçilik ile yapılan su yalıtımı sayesinde binalarımızı ayakta tutabiliriz. Bu nedenle güvenli yapılara bakışın temelden deÄŸiÅŸmesi gerekiyor” dedi.
Deprem bilimciler Marmara Bölgesinde her an 7’nin üzerinde büyüklükte bir deprem beklendiÄŸi konusunda uyarılarını sürdürüyor. 20 Ekim 2020 tarihinde kamuoyu ile paylaşılan Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediyesi ile BoÄŸaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem AraÅŸtırma Enstitüsü Deprem MühendisliÄŸi Ana Bilim Dalı tarafından hazırlanan “Ä°stanbul Ä°li Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi” raporunda yer alan sonuçlar durumun ciddiyetini ortaya koyuyor; 7,5 büyüklüÄŸündeki senaryo depreminde Ä°stanbul’daki binaların ortalama yüzde 17’sinin (yaklaşık 194 bin bina) orta ve üst seviyede hasar göreceÄŸi tahmin ediliyor. 7,5 büyüklüÄŸündeki senaryo depreminde Ä°stanbul’daki binaların ortalama yüzde 26’sının hafif, yüzde 13’ünün orta, yüzde 3’ünün ağır ve yüzde 1’inin çok ağır hasar görmesi bekleniyor. Senaryo depreminde ağır ve çok ağır hasarlı binaların aldıkları deprem hasarı onarılamayacak boyutta olmakta ve bu hasar seviyelerindeki binaların yıkılıp tekrar yapılması gereÄŸi ortaya çıkıyor. Öte yandan orta hasarlı binaların da onarım yerine yıkılıp yeniden inÅŸasının çoÄŸunlukla daha uygun olduÄŸu belirtiliyor. Böyle bir depremden etkilenecek diÄŸer iller de hesaba katıldığında tablo daha da karamsar bir hal alıyor.
Yalıtım binaları bir kalkan gibi koruyor!
Büyük depremlerde çok acı kayıplar veren ülkemizde, depremlerin vatandaÅŸlarımız için korku unsuru olmaktan çıkması için bilimin sesini dinlemek gerektiÄŸine dikkat çeken Ä°ZODER - Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları DerneÄŸi Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Emrullah Eruslu, ÅŸunları söyledi: “Standartlara uygun doÄŸru yapılaÅŸma ile binalarımızın depremlerde yıkılmasını engelleyebiliriz. Sıklıkla söylediÄŸimiz gibi deprem bir doÄŸa olayıdır, depremlerde yaÅŸanan can ve mal kayıları ise yanlış yerde, standartlara uygun olmayan ÅŸekilde yapılan denetimsiz binalardan kaynaklanmaktadır. Ä°ZODER olarak ülkemize karşı hissettiÄŸimiz sorumluluk bilinciyle olası depremlere karşı yapılarda alınması gereken tedbirler noktasında ilgili kurumlar ve vatandaÅŸlarımızla gerekli bilgileri paylaşıyoruz.”
Korozyon yani paslanma yapı güvenliÄŸini tehdit ediyor
Depremin yol açtığı yıkımların en önemli nedenlerinden birinin yapının taşıma gücünü olumsuz etkileyen korozyon olduÄŸuna dikkat çeken Ä°ZODER BaÅŸkanı Emrullah Eruslu, “Ülkemizdeki yapı stokunun çok büyük bir bölümü betonarme yapılardan oluÅŸuyor. Betonarme yapı sistemlerinin en zayıf noktalarından birini suya karşı olan hassasiyeti oluÅŸturuyor. YaÄŸmur, kar, yeraltı suları, zeminde yer alan nem, mutfak, banyo, tuvalet gibi ıslak hacimlerdeki su kaçakları, binanın inÅŸa edildiÄŸi zeminde bulunan basınçlı veya basınçsız yeraltı suları nedeniyle binalar sürekli olarak suya maruz kalabiliyor. Suyun taşıyıcı yapı elemanlarına nüfuz etmesi, betonun içindeki demirin paslanmasına yani korozyona neden oluyor. Korozyon ise yapının yük taşıma kapasitesini azaltıyor. Betonarme yapıların saÄŸlıklı bir ÅŸekilde, tasarım ömürleri süresince iÅŸlevlerini sürdürebilmesi için yapının tamamının standartlara uygun ÅŸekilde su ve ısı yalıtımı ile korozyondan korunması gerekiyor” dedi.
Binalar korozyon nedeniyle sadece 24 yılda tüm taşıma kapasitesini kaybedebilir
Depremlerde yıkılmayacak binalar için su yalıtımının hayati önem taşıdığını vurgulayan Ä°ZODER BaÅŸkanı Emrullah Eruslu, açıklamalarını ÅŸöyle sürdürdü: “Karadeniz Teknik Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi Prof. Dr. Åžakir ErdoÄŸdu’nun donatı ve korozyon iliÅŸkisini ortaya koyan araÅŸtırmasında yer alan veriler su yalıtımının önemini gözler önüne sermek noktasında çok büyük önem taşıyor. Sayın ErdoÄŸdu’nun araÅŸtırmasına göre; suya maruz kalan bir donatı, 5 yılın sonunda taşıma kapasitesinin yüzde 50’sini, 15 yılın sonunda yüzde 90’ını, 24 yılın sonunda ise tamamını kaybediyor. Yani herhangi bir deprem ya da dış etken olmadan bile sadece donatı korozyonu ile bir yapının çökmesi söz konusu. 17 AÄŸustos 1999 Marmara Depremi sonrasında Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından yapılan incelemeler sonucunda, yüzde 79’u hasarlı bulunan 55 bin 651 konut ve iÅŸyerinin yüzde 64’ünde korozyon tespit edilmiÅŸti.”
Türkiye’deki su yalıtımlı bina sayısı çok düÅŸük! Kentsel dönüÅŸüm fırsatı deÄŸerlendirilmeli
Binaların deprem gibi yıkıcı etkenler karşısında ayakta kalabilmesi için gerekli olan Binalarda Su Yalıtımı YönetmeliÄŸi’nin, sadece 6 yıl önce yürürlüÄŸe girdiÄŸini söyleyen Emrullah Eruslu, “Binanın doÄŸrudan suya maruz kalan çatı, temel, ıslak hacim gibi bölgelerinde uygulanacak su yalıtımı ve halk arasında terleme olarak bilinen yoÄŸuÅŸmayı önleyen ısı yalıtımı uygulamalarının doÄŸru ve eksiksiz yapılması ile binalarımızı güçlendirebiliriz. Bugün ülkemizde 30 yıllık binalar ömrünü tamamlamış olarak görülüyor, oysa binalarımızın ömrü en az 80-100 yıl olmalı. Binalarda Su Yalıtımı YönetmeliÄŸi’nin yürürlüÄŸe girdiÄŸi 1 Haziran 2018’den itibaren inÅŸa edilen ve zorunlu olarak su yalıtımı yapılan bina sayısı toplam yapı stokunun sadece yüzde 1,5-2’sini oluÅŸturuyor. Yaklaşık 10 milyon bina, 22 milyonun üzerinde konutun bulunduÄŸu ülkemizde bu oranlar maalesef güvenli bina sayısı konusunda olmamız gereken noktadan çok uzakta bulunduÄŸumuzu gösteriyor. Bir an önce gerekli tedbirlerin alınarak binalarımızın deprem güvenli hale getirilmesi gerekiyor. Ev alırken ya da kiralarken binanın ısı ve su yalıtımlı olup olmadığının sorgulanması bile bu konuda önemli bir adım olacaktır. Ayrıca depreme dayanıklı, güvenli binalar inÅŸa etmek için kentsel dönüÅŸüm önemli bir fırsat olarak karşımıza çıkıyor. Yeni inÅŸa edilecek binalarda zemin etüdünün doÄŸru yapılması, yapının tekniÄŸine uygun olarak tasarlanması, iç ve dış etkenlerden yalıtım ile korunması ve denetlenmesi gerekiyor.” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
Ä°ZODER’in öncülüÄŸünde, yalıtım sektörünün katkıları ve Çevre, Åžehircilik ve Ä°klim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Bakanlığı’nın destekleri ile hazırlanan ‘Su Yalıtım YönetmeliÄŸi Kılavuzu’na www.izoder.org.tr sitesinden ulaÅŸabilirsiniz.
R E K L A M