Mimari Tasarım: Foster and Partners (Norman Foster, Brandon Haw, Mike Jelliffe, Michael Wurzel, Peter Han, David Nelson, Gerard Evenden, Bob Atwal, John Ball, Nick Baker, Una Barac, Morgan Flemming, Mihaela Köster, Chris Lepine, Martina Meluzzi, Julius Streifender, Gonzalo Surroca)Geçtiğimiz ekim ayında Manhattan’da (New York) yepyeni bir sembol açıldı: İngiliz mimarlık bürosu Foster ve partnerleri tarafından tasarlanan Hearst Tower... 46 katlı gökdelen görece alçak olan 182 metrelik yüksekliğiyle New York`un en yüksek binaları arasında sayılmıyor; ancak kusursuz dizaynıyla hemen göze çarpıyor.
Henüz yirmili yaşlarının başında Manhattan’da Columbus Meydanı yakınlarında bir kültür ve medya merkezi kurmayı hayal eden William Randolph Hearst, ilk Hearst binasını bugünkü binanın olduğu yere kurmuştu. 1928 yılında Art Deco tarzında tasarlanan binanın mimarı Joseph Urban’dı. Hearst’ün mevcut binayı bir gökdelenin temeli olarak düşlediği vizyonu 1920’li yılların sonunda yaşanan ekonomik buhran yüzünden gerçekleşememişti. Hearst’ün arzusunun yerine gelmesi tam yetmiş sene alacaktı.
Hearst Tower, dört katlı bir temel üzerine oturtulan 42 kattan oluşuyor ve farklı kısımlardan 2000 Hearst Holding mensubunun aynı çatı altında çalışabilmesine imkan sağlıyor.
Eski Temel
Etkileyici antre devasa bir iç alan ve eski binanın dış cephesiyle sınırlandırılmış. Bir dizi merdiven vasıtasıyla dışarıdan içeriye ulaşılıyor.
Antre, Hearst Grubu’nun kalbi... Burada kafeler, sergi salonları ve etkinlik merkezleri bulunuyor. Antre ve yer seviyesi arasındaki üç kat yüksekliğindeki fark, merdivenler boyunca çapraz olarak dökülen bir yapay şelale ile dramatize edilmiş. Buz şelalesi olarak tasarlanan şelalenin yapımında Fluidity Design Consultants’tan cam uzmanı James Carpenter ve Jim Garland ile birlikte çalışılmış. Şelale, kışın hava nemini ayarlarken yazınsa soğutmaya yardımcı oluyor.
Antre ayrıca yeni yapılan gökdelen kısmına da eski yapıyı bağlayan yer olma özelliğine sahip. Yaklaşık on metre civarında transparan bir cephe, hem alt tarafta bulunan eski bina için bir aydınlatma kaynağı olarak hem de art-deco temeli cam binaya kaynaştırıyor.
Cephe, Manhattan’ın siluetine yeni bir sembol katıyor
Binanın içinde bir çelik çekirdek toplamda 15 asansörü çevreliyor. Binanın genel formu dışarıdan gözlenebilen bir çelik konstrüksiyon. Üçgen konstrüksiyon dört kat üzerine yükseliyor ve aynalama tekniğiyle paralel kenar formunda bir model oluşuyor. Keskin köşelerin yok edilmesiyle yapı tırtıklıymış gibi bir etki taşıyor. Gölgelik filme sahip cam cephe, aydınlatma kaynağı olarak işlev görürken, yaz aylarında aşırı ısınmaya da engel oluyor. Form ve cephe Manhattan’ın siluetine yeni bir sembol katıyor.
Sürdürülebilirlik
Hearst Tower, New York’un Enerji ve Çevre Tasarımı Liderliği (Leadership in Energy and Enviromental Design) Nişanı’na sahip olan ilk iş merkezi. Bina, tasarımı doğrultusunda normal şartlarda kullanacağından yüzde 26 daha az enerji harcıyor. Sadece cephe üzerindeki cam film bile enerji tasarrufu açısından önemli bir faktör oluşturuyor. Binanın yapımında ise benzerlerine göre yüzde 20 (yaklaşık 2000 ton) daha az çelik harcanmış. Kullanılan çeliğin yüzde 85’i geri dönüştürülmüş.
Yılın yüzde 75’i boyunca soğutma, dış havayı kullanan yüksek performanslı klima üniteleri ile sağlanıyor. Yüksek teknolojiye sahip sensörler, içerideki hava akımına göre klimanın çalışmasını düzenliyor ve gereksiz kullanıma engel olunuyor. Ayrıca gün içinde yapay ışıklar, gün içinde ve güneş ışımasının yüksek olduğu anlarda devreye girerek karbondioksit emisyonunu engelliyor. Yağmur sularıysa 14 metreküplük bir tankerde toplanarak klimanın nemlendirmesinde, bitkilerin sulanmasında ve hava şartlarını dengeleyen yapay şelalede kullanılıyor.
Bu özellikleriyle Hearst Tower sadece özgün tasarımıyla değil ayrıca çevre dostu formuyla da göze çarpıyor. Yaklaşık 500 milyon dolara malolan bina bu kadar uzun bir süre beklemeye değmiş gözüküyor.
Glas Dergisi’nin Ocak 2007 Sayısından
Çeviren: Mak. Müh. Okan Yunusoğlu /
GEP Energy