SÖYLEŞİ 13. Sayı (Mart Nisan 2008)

Bünyesinde konservasyon ve restorasyon laboratuvarı bulunduran Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediyesi Eski Eser Koruma Uygulama Denetim Müdürlüğü’nde hem teÅŸhis konuluyor hem tedavi yöntemleri belirleniyor...
Yaklaşık bir buçuk sene önce kurulan ve medyaya "Tarihi Eser Hastanesi" olarak yansıyan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Eser Koruma Uygulama Denetim Müdürlüğü (KUDEB), Süleymaniye’deki Kayserili Ahmet Paşa Konağı’nda faaliyet gösteriyor. Bünyesinde konservasyon ve restorasyon laboratuvarı bulunduran KUDEB’de, tarihi eserlerin maruz kaldığı problemler teşhis ediliyor ve tedavi yöntemleri belirleniyor.

İstanbul’da kırk bin tarihi eser bulunuyor ve yapı stoğunun yüzde 4’ü tarihi eser statüsünde. Bu yapıların bir çoğu da tescil edilmiş. Bu kadar çok eski eser olmasına rağmen bu binaların sorunlarını tespit edecek bir konservasyon ve restorasyon laboratuvarının olmaması İstanbul için en büyük eksikliklerden birisiydi. Bu soruna çözüm bulmak amacıyla kurulan KUDEB’de İTÜ Restorasyon Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ersen, Doç. Ahmet Güleç ve Nimet Alkan’dan oluşan üç kişilik bir danışmanlar grubu bulunuyor. 15’e yakın da teknik personel görev yapıyor.

Kurumda, tarihi eserlerden alınan numuneler laboratuvar ortamında inceleniyor. Mikroskopla eserin yapımında kullanılan malzemeler belirlenip, içindeki bakteriler değerlendiriliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nden konservasyon ve restorasyon malzeme analizlerinin ücret tarifesi çıkartılmış. Kurumda şu anda Rumelihisarı, Anadoluhisarı, Süleymaniye külliyeleri, şehzade türbeleri, Beyoğlu çeşmeleri gibi bir çok yapının analizleri yapılıyor.

"Uzun süredir ülkemizde donanımlı bir konservasyon ve restorasyon laboratuvarının eksikliğini hissediyorduk. Yurtdışında bu konuda çok sayıda laboratuvar var. Biz ise KUDEB’i Milano’daki Politeknik’ten yola çıkarak kurduk" diyen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Eser Koruma Uygulama Denetim Müdürü Yüksek Mimar Mehmet Şimşek Deniz, İstanbul ve tüm Türkiye’ye hizmet verebildiklerini ifade ediyor. Eski eserlere ilişkin onarım izinleri de verdiklerini dile getiren Deniz, "Bu süreci çok kısalttık. Eskisi gibi Anıtlar Kurulu’na gidip bir buçuk sene beklemek gerekmiyor. İki hafta içerisinde söz konusu yapıyı inceleyip, restorasyon koşullarını tayin ettikten sonra bir rapor tanzim ederek onarım ve izin belgesini ve yapı iskele belgesini veriyoruz. Verdiğimiz onarım ön izin belgeleri bir sene geçerli. Daha sonra eğer koşullara uygunsa onarım uygunluk belgesi veriyoruz. Dolayısıyla eski eserdeki bu bürokratik zorluklar yerel yönetimler bünyesinde kurulan KUDEB’lerle bir nebze de olsa aşılmış olacak..." diyor.

Çiçeklenme en sık rastlanan sorunlar arasında

Tarihi eserlerde en çok kullanıma bağlı hasarlar ve deformasyonlar olduğunu vurgulayan Deniz, özellikle ahşap yapıların periyodik bakımlarının yapılmasının bir kanun maddesi olması gerektiğini ifade ederek şunları söylüyor: "Ahşap yapılarda genellikle mantarlaşma ve çürümelere rastlanıyor. Kullanım hatalarından kaynaklanan deformasyonlar da görülüyor. Ahşap yapıların en büyük düşmanı yangınlar. Ahşap, sıcaklık farklılıklarından zarar görüyor. Koruması zor bir malzeme. Kagir yapılarda da hava ve trafik kirliliğinden kaynaklanan kalın kir tabakaları oluşuyor. Ayrıca hem ahşap hem kagir yapılarda çiçeklenmeler de en sık rastlanan sorunlar arasında. Bir de yanlış müdahale yapılmasından dolayı yapısal sorunlar oluşuyor..."

"Çatılarda onarım ön izin belgelerini verirken öncelikle çatı tamirlerini ön koşul olarak ortaya koyuyoruz. Ve çatı tamirlerini de verirken gerekirse çatıya ilişkin 1/5, 1/10 veya 1/1 detaylar istiyoruz. Vatandaşların önce çatıyla ilgili sorunları halletmesini istiyoruz. Çünkü çatı olmadığı zaman binanın kendisi bozuluyor. Çatılarda alaturka kiremidi tercih ediyoruz. Tarihi yapılarda alaturka kiremit hem daha estetik, hem dönemsel özelliklere sahip..."
 

---

R E K L A M