E-Dergi Oku 

Konutlarda Çatı Aralarının Kullanımı

Konutlarda Çatı Aralarının Kullanımı

24 Ocak 2014 | TEKNİK MAKALE
48. Sayı (Ocak-Şubat 2014)

Yrd. Doç. Dr. Gamze Özkaptan Alptekin İstanbul Kültür Üniversitesi Doç. Dr. Esin Kasapoğlu İstanbul Kültür Üniversitesi
Konut yapılarında “Çatı Katı” ya da “Çatı Arası” olarak adlandırdığımız mekanların kullanımı, ülkemizde çok yaygın değildir. Çatı aralarının kullanılması bir yana, ülkemizde konut satın almak ya da kiralamak isteyen konut kullanıcılarının, yapıların en üst katlarını tercih etmedikleri, üst katların satış ya da kira bedellerinin alt katlardan daha düşük olmasından anlaşılmaktadır. 


Çatı aralarının kullanılamamasının nedenlerinden biri, çatı eğiminin düşük olması nedeniyle çatı arasında kalan hacmin kullanılabilir olmamasıdır. Bunun dışında, çatı uygulamalarında yapılan hatalar sonucunda çatıların kendilerinden beklenen fiziksel performansı yerine getirmemeleri sonucunda yaygın olarak yaşanan yoğuşma, su kaçağı, ısı kaybı problemleri de çatı aralarının kullanılmamasına neden olmaktadır. Fiziksel performans probleminin yanında yanlış malzeme seçimi, detay ve yapım hataları nedeniyle zaman zaman rastlanan, çatıların yangın dayanımları ve rüzgar etkisi altındaki mukavemet problemleri de çatılara olan güvensizliği artırmaktadır. Çatılara duyulan bu güvensizlik, çatı arası mekanların kullanım dışına atılması ile sonuçlansa da, problemden “kısa mesafeli” olarak uzaklaşılmakta, ama birlikte yaşanmaya devam edilmektedir. İnsanlarda temelde içinde yaşama isteği uyandıran bu mekanların kullanıma katılması, ekonomik açıdan önemli oranda kayıp alanın kullanıma kazandırılmasını sağlayacaktır. 


ÇATIDER Çatı Altlarının Kullanıma Açılması Komisyonu
Çatı arasında kalan mekanların kullanıma katılması konusunda akademik amaçla yapılan bir çalışma, bir sivil toplum kuruluşu olan ÇATIDER tarafından desteklenerek üniversite-sanayii işbirliği şeklinde devam etmektedir. ÇATIDER tarafından 2003 yılında kurulan “Çatı Altlarının Kullanıma Açılması Komisyonu”nun çalışmaları, ÇATIDER üyesi firma temsilcileri, İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Esin Kasapoğlu ile Yrd. Doç. Dr. Gamze Özkaptan Alptekin ve son olarak Mimar Cengiz Bektaş’ın katılımıyla sürmektedir.



Londra ve Barselona'dan çatı örnekleri


Komisyon yılda birkaç kere toplanarak, hukuki düzenlemeler, mevcut uygulamalar ve çatı sektörünün karşılaştığı problemlerle ilgili durum değerlendirmesi yapmakta; yapılı çevre kalitesinin yükseltilmesi, kullanıcıların bilinçlendirilmesi, çatı sektörünün ilerlemesine katkı sağlayacak adımlar atılması yönünde fikirler geliştirilmekte ve eylem planları yapmaktadır.


“Çatı”, yapının üst örtüsünü ya da bitişini ifade ederken, dış kabuğun bir parçası ve fonksiyonel bir yapı elemanıdır. Çatı, yapıyı dış ortamdan ayırırken, iç mekanın sınırlarını belirler. Çevresel ölçekte ise çatı, yapının cephesinin bir parçası ve siluete etki eden bir yapı elemanıdır. Çatının altında kalan ve çatı arası olarak adlandırılan hacim, kullanıldığında oldukça sıcak ve hoş bir mekan etkisine sahip olabilirken, genelde pek çok yapıda ortak alan ya da depo niteliğinde kullanım dışına çıkartılan bir mekan olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçmişten günümüze Türkiye’de konut örneklerini incelediğimizde, konut kültürümüzde çatı arası mekanların kullanımının yaygın olmadığı görülmektedir.


Teknik açıdan çatıyı ele aldığımızda, yapısal olarak çatı konstrüksiyonu, yalıtım katmanları ve çatı kaplamasından oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu katmanların çatı sistemi içinde yer almaları, uygulama yöntemi olarak sıcak çatı, ya da soğuk çatı uygulaması seçimine göre farklılaşmaktadır. Çatıdan beklenen performansın sağlanabilmesinde  doğru detay çözümü ve çatı katmanlarını oluşturan malzemelerin uygun seçimi önem taşımaktadır. Dış kabuğun yatay yüzey oluşturan bir parçası olması nedeniyle su yalıtımı, termal konfor ve yoğuşma açısından taşıdığı riskler, çatıyı yapıda dikkat edilmesi gereken bir eleman yapmaktadır. Çatılara duyulan güvensizlik, çatı arası mekanların kullanım dışına atılması ve hatta son katların çatıdan kaynaklanan problemler nedeniyle konfor koşullarında olumsuzluklar yaşanmasına neden olmaktadır.  Doğru detay ve doğru uygulama ile yapılan başarılı çatı uygulamaları, çatı altında kalan mekanların sağlıklı, yaşanabilir mekanlar olmasını sağlayacaktır. İnsanlarda temelde içinde yaşama isteği uyandıran bu mekanların kullanıma katılması, ekonomik açıdan  önemli oranda kayıp alanın kullanıma kazandırılmasını sağlayacaktır.


Ülkemizde konut üretimi, toplam inşaat alanı içinde çok önemli bir paya sahiptir. TUİK tarafından 6 Aralık 2011 tarihinde yayınlanan Yapı Ruhsatı&Yapı Kullanma İzin Belgesi istatistiklerine ilişkin bültende, 2011 yılının ilk dokuz ayında verilen yapı ruhsatlarının adet olarak yüzde 85,24’ü, alan olarak da yüzde 74,01’ini konutlar oluşturmaktadır [1]. Bu oranlar, ülkemizde yapım endüstrisinde konut üretiminin taşıdığı ağırlığı ortaya koymaktadır. Konut projelerini incelediğimizde de çoğu projede eğimli çatı kullanıldığı görülmektedir. Az ya da çok katlı konutlarda eğimli çatı uygulamasında ahşap konstrüksiyonlu çatı, betonarme eğimli plak ya da çelik çatı uygulamaları ile gerçekleştirilebilirken, konut yapılarında, uygulamada çoğunlukla ahşap konstrüksiyonlu oturtma çatılar karşımıza çıkmakta, bu çatının altında ve son kat tavan döşemesinin üstünde kalan çatı arası hacim, genellikle aktif olarak kullanılmamaktadır. Konutlarda eğimli çatı kullanıldığı durumlarda, sıcak çatı uygulaması yapılarak çatı arası mekanın en üst kattaki konutların kullanımına katılması, hem ekonomik açıdan alanın artırılması yönünden kazanç sağlayacak, hem de iç mekan kalitesi ve son katların özelleşmesi yönünden değer kazandıracaktır. Yapı üretim maliyetlerinin ve arsa maliyetlerinin yüksekliği göz önüne alındığında, yapılarda hiçbir alan kaybına tahammül edilemeyeceği açıktır. Yapı ömrü de göz önüne alındığında, bu alanların hem yaşam kalitesine katabilecekleri, hem de üretim ve kullanım dönemi maliyetleri açısından kullanıma katılması gerektiği açıktır. 



Şekil 1: Dış koşul ve etkiler [2]


Konutlarda Çatı Arası Mekanının Kullanıma Katılmasının Fiziksel Performans Boyutu
Yapı alt sistemi elemanı olan çatının karşı karşıya olduğu iç ve dış ortam fiziksel koşulları, çatı arası mekanı kullanıldığında, mekan içindeki yaşamsal kaliteyi de doğrudan etkilemektedir. Bu çerçevede, Şekil 1’de görüldüğü üzere su/buhar, ısı, ışık/radyasyon ve ses, çatı arası mekanının kullanımında mekanın fiziksel performansını etkileyen etmenlerdir. Düz çatılarda, eğimli çatılara göre daha fazla sorun yaşanır; bunun en önemli nedeni yağmur suyunun sızma olasılığının daha fazla olmasıdır. Özellikle yetersiz eğim, yağmur suyunun sızmasının en önemli nedeni olmaktadır [3]. Kullanılan alanların büyümesiyle birlikte eğimli çatıların, rasyonel kullanımı mümkün olamamakta, tasarım ve uygulama açısından düz çatılar tercih edilmektedir. Düz çatı ile birlikte çatıda karşılaşılacak olan uygulama ve kullanım süreçlerindeki sorunlar da önemli oranda artış göstermektedir.


Tablo.1’de görüldüğü gibi kar ve yağmur sularının uzaklaştırılması, eğimli ve kaplama esaslı çatılarda, özellikle ahşap çatılarda, çatlaklarda meydana gelen yoğuşma nedeniyle nemlilik oluşması dışında önemli bir sorun oluşturmaz. Eğimli olmayan düz çatılarda ise yağış suları, küçük eğimlerle su gideri noktalarına yönlendirilir. Bu tür çatılarda özellikle su yalıtım örtüsündeki uygulama hatalarından ya da zaman içinde oluşan, kullanımından kaynaklanan bozulmalar, yağmur sularının sızmasına ve nemliliğe neden olur. Benzer biçimde parapetlerdeki yanlış uygulamalar da yağmur suyunun sızmasına ve nemliliğe neden olmaktadır. Beton ve ahşap elemanlarda, çatlaklardan sızan suların katmanlarda birikmesi nemliliğe neden olur. 





Çatı içinde ısıl, nem ya da rüzgar etkisiyle çeşitli hareketler oluşmaktadır. Bina iç hacminde oluşan su buharı, basınç etkisiyle bu hacmi çevreleyen tüm yapı elemanlarından geçerek dışarı çıkmak isteyecektir [4]. Nemden kaynaklanan bu tür hareketler beton ve ahşap elemanlarda ve parapetlerde görülmektedir. Isıl hareketler ise su yalıtım örtülerinde, parapetlerde ve beton elemanlarda oluşmaktadır. Çatıda rüzgar etkisiyle oluşan hareketler, ikincil düzeyde etkili olup, daha çok su yalıtım örtülerinde ve parapetlerde görülmektedir. Eğimli çatılarda kaplamanın karolar gibi küçük ünitelerden ya da tabakalar halinde büyük ünitelerden oluşması durumunda, rüzgar etkisiyle çatıda bozulmalar oluşabilmektedir. Kimyasal/biyolojik nedenlerle çatılarda oluşan bozulmalar daha çok korozyon (paslanma) ve diğer nedenlerden kaynaklanabilmektedir. Özellikle bünyesinde donatı olduğunda düz çatılarda beton elemanlarda korozyon etkisiyle bozulma görülebiliyorken, eğimli çatılarda özellikle ahşap elemanların metal bağlantılar kullanılması durumunda metalin paslanmasından dolayı bozulmalar oluşabilmektedir. Düz ve eğimli çatılardaki ahşap elemanlarda kimyasal/biyolojik çeşitli nedenlerden dolayı oluşan bozulmalar meydana gelmektedir [5].


Konut gibi alanı daha küçük olan binalarda eğimli çatı kullanımı, hem karşı karşıya kalınacak olası sorunları azaltacak, hem de yeni alanları kullanıma açacaktır. Tablo 1’de görüldüğü gibi çatılarda sorunlar eğimin azalması ile birlikte artmaktadır, çatının eğimli yapılması yağmur sularının yapıya sızma olasılığını önemli oranda azaltacaktır. Çatı eğimi ve yapım özellikleri, çatı altındaki iç mekan sıcaklığını, dolayısıyla binaların doğal havalandırma ve soğutma yükünü de etkilemektedir [6]. Çatı katlarının kullanımında karşılaşılan sorunlar, uygulamanın doğru yapılması ile büyük bir oranda önlenebilmektedir. Bunlar içinde özellikle ön plana çıkan ısısal sorunların, iç mekanların yazın çok sıcak, kışın çok soğuk olması, doğru yalıtım uygulamalarıyla çözülmesi mümkün olmaktadır. 


Konutlarda Çatı Arası Mekanının Kullanıma Katılmasının Hukuksal Boyutu
Konutlarda çatı arasının kullanımına ilişkin olarak İmar Yönetmeliği’nde yer alan en belirleyici konu, çatı arasına bağımsız bölüm yapılamayacağı, ancak “bu kısımlarda su deposu, asansör kulesi, tesisat odası vb. ortak mekan olarak ya da son kattaki bağımsız bölümlerle irtibatlı piyesler” yapılabileceğine yöneliktir. Çatı arasının son kat bağımsız bölümü ile bağlantılı olarak kullanılması öngörüldüğünde, son kat tavan döşemesinin kısmen veya tamamen yapılmayabileceği de belirtilmektedir [7]. Eğimli çatıya sahip konut yapılarında çatı arası mekanların son katla ilişkilendirilerek kullanıma katılabilmesi, çatı eğimine bağlıdır. Çatı eğimi düşük olduğunda, bu kata ulaşmak için gerekli sirkülasyon alanı da göz önüne alındığında, kullanmaya değmeyecek alanlarla karşılaşılırken, eğimin artırılması ile kullanım alanında önemli kazanca neden olacak hacimlere ulaşılabilmektedir. Çatı eğimlerinin belirlenmesinde hukuksal sınırlamalar imar yönetmelikleri ile belirlenmektedir.


Ülkemizde, yakın zamana kadar özellikle bazı büyükşehir belediyelerinin İmar Yönetmelikleri’ne göre, çatıların düz çatıdan başlayarak, orta eğimin biraz üstünde (en çok %45 eğim) eğime kadar yapılmasına izin verilmekteydi. Türkiye’de çeşitli illerde, belediyelerin ve büyükşehir belediyelerinin uygulamalarına baktığımızda, izin verilen en fazla çatı eğimlerinin %25’ten başlayarak, %45’e kadar ulaştığı ve giderek %45’lik eğim uygulamasının yaygınlaştığı görülmekteydi. Ancak, 1 Haziran 2013 tarihinde yayınlanan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği ile büyükşehir belediyelerinin yönetmelikleri iptal edilerek, tüm Türkiye’de uygulanacak tek bir yönetmelik ortaya çıkmıştır. 


Sözü edilen yönetmeliğin en dikkat çeken maddelerinden biri olan 10. maddesinde, “İlgili İdare Meclis kararı alarak, uygun gördüğü yerlerde, yapıların estetiği, rengi, çatı ve cephe kaplaması ile ilgili kurallar getirmeye, yapıların inşasında yörel malzeme kullanmasına ve yöresel mimarinin dikkate alınmasına ilişkin zorunluluk getirmeye yetkilidir. İlgili idareler bu amaçla ilgili kamu kuruluşlarının da katılımıyla, uzmanlardan oluşan mimari estetik komisyonları kurabilirler. Bu kapsamdaki yapılara proje hazırlama ve ruhsat düzenleme işlemleri komisyon kararına uygun olarak yürütütülür. Mimari estetik komisyonları aynı zamanda mimarlık eser ve projelerinin özgün fikir ifade edip etmediğine karar verir. Bu komisyon tarafından özgün fikir ifade etmediğine karar verilen mimarlık eser ve projelerinin değişikliklerinin ilk müellif dışında farklı bir müellif tarafından hazırlanması haline bütün sorumluluk değişiklik projesini yaptıranlar ve projeyi hazırlayanlarda olmak üzere idarelerce ayrıca ilk müellifin görüşü aranmaz” şeklinde, Mimarlar Odası’ndan ve mimarlardan haklı olarak büyük tepki alan ifadeler yer almaktadır. 


Bu maddenin içerdiği asıl ve mesleki açıdan en önemli problem, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından da açıklandığı gibi, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na aykırı olarak, mimarın eser sahipliği haklarının, yönetmelik yoluyla ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu konunun esas yönünün, bu yazı kapsamı dışında ele alınması gerektiğinden, burada sadece bu maddede yer alan çatılarla ilgili kurallara değinilecektir. Söz konusu yönetmelik, çatılarda yöresel malzeme kullanılması zorunluluğu ve yöresel mimarinin dikkate alınması zorunluluğu getirmekte, bunun dışında ise karar ve değerlendirmeler, hangi nitelikleri taşıyacak uzmanlardan oluşturulacağına ilişkin kuralların tanımlanmamış olduğu “Mimari Estetik Komisyonları”na bırakılmaktadır. 


Bunun dışında, ilgili yönetmeliğin “Çatılar ve Dış Görünüm” başlığı altında yer alan 35. maddesinde, “Çatıların, civarındaki cadde ve sokakların mimari karakterine, yapılacak binanın nitelik ve ihtiyacına uygun olması şarttır. Çatı eğimleri, kullanılacak çatı malzemesi ile yörenin mimari özelliği ve iklim şartları dikkate alınarak ilgili idarenin tasvibi ile tayin edilir” ifadeleri yer almaktadır. Bu maddede de vurgulandığı üzere, çatı eğiminin belirlenmesinde iklimsel faktörler, çevresel faktörler, yapının mimari ve estetik özelliği ve buna bağlı olarak seçilecek çatı malzemesidir. Bu faktörler arasında, iklimsel faktörler kesin verilere dayanırken, diğer faktörler daha esnek ve yoruma açıktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, yapının hangi çevre içinde yer aldığı, çevrenin belirleyici nitelikte olup olmadığı gibi varolan durumun mesleki uzmanlar tarafından değerlendirilmesini gerektiren konular söz konusudur. Bu nedenle, Yönetmelikte tanımlanan ve çok önemli görevler yüklenen Mimari Estetik Komisyonları’nın niteliği büyük önem taşımaktadır. Net olarak tariflenmeyen ve komisyon kararına bırakılan çatı çözümlerinin çevresel açıdan büyük problemlere yol açabileceği açıktır. 


Çatı arası mekanların kullanımında hukuksal açıdan problem yaşanmaması için dikkat edilmesi gereken önemli konulardan biri de, çatı arasının tasarım aşamasında kullanıma katılacak şekilde projelendirilmesi gerektiğidir. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun IV-Ortak Yerler Madde 4’te belirtildiği gibi, çatı ve çatı arası ortak alanlardandır. Kat irtifakına esas olan projede, çatı arası kullanımı, imar yönetmeliğine göre oluşturulduğunda, artık özel mülkiyete konu olmaktadır. Ortak alan olarak tasarlanmış bir çatı arasının kullanım aşamasında son katla birleştirilmesi halinde Kat Mülkiyeti Kanunu açısından problem oluşturmakta, kat irtifakı sahipleri arasında ihtilaf yaşanmaktadır. Bu kurallar gözönüne alındığında hukuksal açıdan, konut yapılarında çatı arası mekanların kullanıma katılmasının önünde, bir alt katla bağlantılı olmak, çatının ve açıklıkların tanımlanan sınırlar içinde tasarlanması koşuluyla herhangi bir engel bulunmamaktadır. 


Konutlarda Çatı Arası Mekanının Kullanıma Katılmasının Sağlayacağı Kazanımlar ve Genel Değerlendirme
Ülkemizde çatı katlarının genellikle aktif olarak kullanıma açılmamasının nedenleri düşünüldüğünde, özellikle yanlış uygulamadan kaynaklanan çatı katı sorunlarının getirdiği çekimserlikle karşılaşılmaktadır. Özellikle, su ve ısı yalıtımının yanlış uygulanmasıyla ortaya çıkan sorunlar, çatı altı katlarının tercih edilmemesine neden olmaktadır. Bu çerçevede çatı altındaki katların satış ya da kira bedellerine baktığımızda, ara katlara göre genellikle daha düşük oldukları görülmektedir. Yerleşim bölgelerine göre bu oranlar farklılık gösterse de, kullanıcıların çatı altı katlarına dönük güvensiz tutumlarının nedensiz olmadığı, ısınma ve yağmur suyu sızmalarının yarattığı sorunların da önemli boyutlarda olduğu görülmektedir. Öte yandan, uygulamadan kaynaklanan bu sorunların çözülmesiyle birlikte çatı katlarının kullanıma açılması ile önemli oranda kullanılabilir alan ve ekonomik kazanç sağlanacaktır. Çatı uygulamalarının daha kaliteli yapılmasıyla artacak yapım maliyeti, kullanıcıya getireceği yaşamsal zenginlik ve kullanıcı memnuniyeti yanında kullanıma katılacak alanın satış/kira bedelinden sağlanacak getiri gözönüne alındığında, yapım sektöründeki tüm paydaşlar için kalitenin ve memnuniyetin artması anlamına gelecektir. 


Bugün çatı arası kullanımı açısından çevremize baktığımızda, geleneksel Türk kentindeki çatı arasını kullanım dışında bırakan yaklaşımın hala İstanbul’un metrekare bedelleri çok yüksek semtlerinde ya da Anadolu’daki herhangi bir şehirde değişmediği görülmektedir. İklimsel gereksinimlerden dolayı çatı eğiminin Türkiye’de çok dik olması gerekmemekle birlikte, yine de tavan arasında mahya yüksekliğinin altında sınırlı da olsa, kullanılabilir bir hacim elde etmek mümkündür. Bu hacim, son katla bağlantılı olarak ya da son kat tavan döşemesi yapılmayarak çatı eğiminin içeriden görünecek şekilde tavan yüksekliğinin artırılması şeklinde kullanıma katılabilir. Mimari yaklaşıma bağlı olarak konstrüksiyonun açıkta bırakılması ya da örtülmesi mümkün olmakla birlikte her iki durumda da tavan yüksekliğinin artırılması, son kat mekanlarının özelleştirilmesi yönünden yararlıdır. Çatı arası mekanın kullanıma katılması, çatı konstrüksiyonuna verilecek önemi de artıracağından, çatının performansına gereken önemin verilmesi ve yapı kalitesinin yükseltilmesi açısından da yarar sağlayacaktır. 


Son dönemde sayısı oldukça az, orta-üst düzey gelir grubuna yönelik bazı yeni konut projerinde çatı arasının kullanıma katıldığı görülmektedir. Hatta bu projelerin bir kısmında çatı arası hacmin artırılması amacıyla, İmar Yönetmeliği’nin sınırlamalarının aşıldığına da rastlanmaktadır. Bu örnekler, bu çalışmada vurgulanan konuların gündeme alınmaya başlandığınının bir göstergesi olarak yorumlanmakta ve örneklerin artması beklenmektedir. 


Kaynaklar
[1] TUİK Yapı Ruhsatı&Yapı Kullanma İzin Belgesi İstatistikleri,  http://www.mo.org.tr/mevzuatdocs/yapiruhsatistatistik.pdf, 06/01/2012
[2] (http://www.3gengrup.com.tr/hizmetler/cati-cozum-sistemleri/cati-ve-cati-sistemleri-nedir) 
[3] Ransom, W. H. (1987) Building Failures, Diagnosis and Avoidance, 2nd Ed. E & FN Spon, London.
[4] Toydemir, N., Bulut, Ü. (2004) Çatılar, 1. Bsk., Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul.
[5] Addleson, L. (1992) Building Failures, A Guide to Diagnosis, Remedy and Prevention, 3rd Ed. Butterworth Architecture, Oxford.
[6] Irwan S. S., Ahmed, A. Z., Zakaria, N. Z., Ibrahim, N. (2010) Thermal and Energy Performance of Conditioned Building Due To Insulated Sloped Roof, AIP Conference Proceedings, American Institute of Physics, 476-479.
[7] Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarihi: 02.11.2013, Resmi Gazete Sayısı: 18916.

 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

Sürdürülebilir Binalar için Kaçırılan Önemli Bir Fırsat; 'Termal Enerji Depolama'

Bu makalede, bina cephelerinin yeniden düzenlenmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının (YEK) binalara entegrasyonu ve termal enerji depolamanın (TED)...
4 Nisan 2024

Bina Cephelerinde Hava Sızdırmazlığı ve Isı Kaçakları Belirleme Testleri

Bina cepheleri dayanıklılık, konfor ve enerji verimliliği bağlamında en önemli yapı bileşenlerdendir. Bina cepheleri aşağıdaki ve benzeri fonksiyonlar...
23 Haziran 2023

Tavan Arasındaki (Attics) Çatı Pencerelerinden Karşılıklı Havalandırmanın Tahmini(*)

EN 16798-7:2017, 60°'nin altında bir eğime sahip çatılardaki pencerelerin, yönelimleri ne olursa olsun rüzgâr üstüne (tarafına) dâhil edilmediğ...
24 Nisan 2023

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Doğalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeşilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü Kataloğu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü Kataloğu
  • Yalıtım Sektörü Kataloğu
  • Su ve Çevre Sektörü Kataloğu

©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.